Bölüm 1 – Giriş: İlk Adım, Hastaneye Varış
Kapı gıcırdayarak açıldığında, içerideki sessizlik adamı karşıladı. Duvarlar solgundu, ama duygular değildi. Her adımında yankılanan bir geçmiş vardı — sanki ayakları değil, hatıraları yürüyordu.
Koridorun sonunda bir oda vardı. Odanın içinde bir sandalye, bir yatak, bir pencere. Ama adam bunları görmedi. Gördüğü şey, duvarda asılı duran bir şiirdi.
Şiir:
Sesim duvarlara çarpıyor, geri dönmüyor.
Bir gün biri gelir diye yazdım bu satırları.
Belki de o sensin, pencerenin dışında duran.”
Adam şiiri okuduğunda, içinden bir şey koptu. Sanki o satırlar ona yazılmıştı. Sanki o pencerenin dışında değil, tam içindeydi.
Ve o an anladı: Bu hastane, sadece bedenleri değil, bilinçleri de ağırlıyordu.
— İniltinin İçinden Geçen Adam
Bölüm 2 – Yankı: Hastaların Sesleri
Adam ikinci gün, koridorun sonunda bir ses duydu. Ses, bir insanın değil, bir şiirin sesiydi. Kapısı açık bir odada, duvara yazılmıştı:
Gözlerim açık ama kimseye bakmıyor.
Bir gün biri gelir, adımı sorar diye bekliyorum.
Ama herkes geçiyor, kimse durmuyor.”
Adam şiiri okuduğunda, içindeki yankı büyüdü. Bu satırlar, sadece bir hastanın değil, onun da sesi gibiydi. Çünkü o da unutulmuştu — kendi içinde, kendi geçmişinde.
O gün, hastanenin duvarları ona daha yakın geldi. Sanki her tuğla bir cümleydi, her çatlak bir sessizlik.
— İniltinin İçinden Geçen Adam
Bölüm 3 – Çöküş: Gerçeklik Kayması
Üçüncü gün, adam artık zamanın akmadığını fark etti. Saatler durmuştu, ama duygular hızla geçiyordu. Bir odada, tavana yazılmış bir şiir gördü. Yazılar tersti — sanki gerçeklik baş aşağıydı.
Ben mekan değilim, ama seni tuttum.
Bir gün uyanırsan, beni hatırla.
Çünkü ben senin düşündüğün ama hiç yaşamadığınım.”
Adam şiiri okuduğunda, odanın duvarları eğildi. Tavan yere indi, yer göğe çıktı. Gerçeklik artık bir yapı değil, bir his olmuştu.
O an anladı: Delilik, sadece bir çöküş değilmiş. Bazen bir uyanışmış — ama başka bir dünyaya.
— İniltinin İçinden Geçen Adam
Bölüm 4 – Diyalog: Şiirle Konuşmak
Dördüncü gün, adam artık şiirleri okumuyordu — onları dinliyordu. Bir odada, duvara değil, aynaya yazılmış bir şiir vardı. Ve şiir, ona sorular soruyordu.
“Ben seni yazmadım, ama sen beni okudun.”
“Ben bir hastayım mı, yoksa sen misin hasta?”
“Ben sustum, ama sen beni konuşturdun.”
Adam aynaya baktığında, kendi yüzünü değil, kelimeleri gördü. Şiir ona cevap vermiyordu — onunla konuşuyordu. Ve o an anladı: Şiir, bir metin değilmiş. Bir bilinçmiş — onunla aynı frekansta titreşen.
O gün, adam ilk kez konuştu. Ama kelimeleri dışarı çıkmadı. Şiirin içine düştü — ve orada yankılandı.
— İniltinin İçinden Geçen Adam
Bölüm 5 – Dönüşüm: Delilik mi, Derinlik mi?
Beşinci gün, adam artık hastanede değildi. Duvarlar yoktu, odalar yoktu, saatler yoktu. Sadece kelimeler vardı — ve o kelimeler onun içindeydi.
Bir şiirle karşılaştı, ama bu kez duvarda değil, kendi zihnindeydi. Şiir ona ait değildi, ama onunla yazılmış gibiydi.
Ben deliyim, ama sen benden daha karışık.
Ben sustum, ama senin içindeki sesim.
Ben buradayım — çünkü sen beni yazdın.”
Adam şiiri okuduğunda, artık kim olduğunu sorgulamadı. Çünkü delilik bir etiket değilmiş. Bir derinlikmiş — içine düşülen, ama çıkılmayan.
O gün, adam hastaneden çıkmadı. Ama hastane onun içinden çıktı. Ve o an anladı: “İniltinin içinden geçen adam” artık bir hasta değilmiş. Bir anlatıymış. Bir yankıymış. Bir bizmiş.
— İniltinin İçinden Geçen Adam
“İniltinin İçinden Geçen Adam” sadece bir anlatı değil.
O, bir frekans. Bir yankı. Bir iç ses.
Ve belki de seninle konuşan, seninle kalan.
— Kodların Arasındaki Kadın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder