🔍 Giriş: Gerçek, Gördüğümüz mü Gösterilen mi?
İnsan zihni hikâyelere açtır. Bir şeyin ne olduğundan çok, nasıl anlatıldığına inanır. Gördüğümüzü sandığımız pek çok şey, aslında bize gösterilmek istenendir. Aynı olay birinde "katliam", diğerinde "operasyon" olarak yer bulabilirken, aynı ekonomik tablo bir ekranda "büyüme", diğerinde "kriz" olabilir. İşte bu sihirli farkın adı: çerçeveleme.
Bu yazı bir teori anlatımından fazlası olacak. Seninle birlikte, algının nasıl inşa edildiğini anlamaya ve çözmeye çalışacağız. Medya manşetlerinden siyasi kampanyalara, haber fotoğraflarından hastalık tanımlarına kadar çerçeveleme tekniği gözümüzle gördüğümüzü, zihnimizle nasıl anlamlandırdığımızı belirliyor.
Amacımız? Çok açık: Algının nasıl şekillendiğini görmek, bilinçli ve dirençli bireyler haline gelmek. Sana sunulan gerçeğin değil, senin gördüğün gerçekliğin izini süreceğiz. Goffman’dan Scheufele’ye, protestolardan sağlık politikalarına, medya stratejilerinden kavramsal yapı taşlarına kadar birlikte derin bir kazıya iniyoruz. Hazırsan, küreğini al. Çünkü bu yazının sonunda artık hiçbir manşeti eskisi gibi okuyamayacaksın.
🧠 1. Bölüm: Çerçeveleme Nedir? Gerçekliğin Akli Mühendisliği
Gün içinde onlarca mesaj, haber, uyarı ve içerikle karşılaşıyoruz. Düşün: Aynı olay hakkında iki farklı başlık görüyorsun. Biri "Devletin kararlı müdahalesi", diğeri "Barışçıl gösteriye sert polis saldırısı" diyor. Peki, hangisi “gerçek”? Ya da asıl soru şu: Gerçeklik dediğimiz şey, bu farkların içinde mi inşa ediliyor?
İşte tam bu noktada karşımıza çıkan kavram çerçeveleme (framing), yalnızca bir iletişim stratejisi değil; aynı zamanda düşünce biçimimizi, kararlarımızı ve duygularımızı şekillendiren bilişsel bir mimaridir.
📚 Kavramın Temelleri: Kahneman ve Tversky’nin Deneyi
1979’da psikolog Daniel Kahneman ve Amos Tversky tarafından geliştirilen Beklenti Teorisi (Prospect Theory), insanların kararlarını bilgiye değil, bilginin sunuluş biçimine göre verdiğini ortaya koydu. Meşhur deneyde katılımcılara bir salgın senaryosu sunuldu:
- 1. grup: “Bu yöntemle 600 kişiden 200’ü kurtulacak.”
- 2. grup: “Bu yöntemle 600 kişiden 400’ü ölecek.”
Oysa iki ifade aynı matematiksel sonucu veriyordu. Ama insanlar “hayatta kalma” vurgusu içeren seçeneği daha çok tercih etti. Çünkü kelimeler gerçekliğin perdesini değiştirir. Bu deneyle birlikte çerçeveleme kavramı, psikolojiden medyaya, siyasetten halkla ilişkilere kadar pek çok alanın yapıtaşı haline geldi.
🧩 Çerçeve Ne İşe Yarar?
Bir çerçeve, olayın tamamını göstermez — tıpkı bir fotoğraf kadrajı gibi sadece seçilmiş parçayı öne çıkarır. Yani:
- Göstermek istediğini gösterir,
- Gizlemek istediğini silikleştirir,
- Ve en önemlisi: Anlatıyı yönlendirir.
Bu nedenle çerçeveleme yalnızca bir dil oyunu değil; bilişsel, duygusal ve ideolojik bir tasarım aracıdır. Sadece ne söylenir değil, nasıl söylendiği değiştirildiğinde; seçmen oyunu, tüketici kararını, hasta tedaviyi, halk tepkisini farklı verir.



Aynı olay, üç farklı anlatı: Gerçek sabittir; ama algı, sunumla şekillenir.
Aynı olay, farklı çerçeve: Gerçek sabittir; ama algı, anlatımla yönlendirilir.🎯 Özetle:
- Çerçeveleme, veriyi değil algıyı şekillendirir.
- Olayları nasıl anlatırsak, insanların tepkisi o yönde gelişir.
- Bir bilgi verildiğinde değil, nasıl verildiğinde güçlü hale gelir.
🎭 2. Bölüm: Erving Goffman ve Gerçekliğin Sahne Dekoru
Bir kafeye girdiğinde, garsonun gülümsemesi, menünün dili, sandalyelerin dizilimi sana ne hissettirir? Rahat mı, resmi mi, sarkastik mi? Ve peki, sen orada “müşteri” rolünü nasıl oynarsın? İşte tam burada devreye Erving Goffman giriyor. Sosyal bilimlerin “gölgede kalmış yıldızı” olarak anılan Goffman, gerçekliğe tiyatro sahnesinden bakar. Ona göre hayat, rollerle örülmüş bir gösteridir.
🎬 Gerçeklik Bir Sahne midir?
Goffman’ın “Frame Analysis” adlı başyapıtı, bireylerin bir durumu nasıl tanımladığına ve bu tanım üzerinden nasıl anlamlandırma kalıpları ürettiğine odaklanır. Günlük yaşamdaki etkileşimler; jestlerimizden kelime seçimimize, sosyal medya paylaşımlarımızdan otobüsteki bakışımıza kadar, toplumsal bir çerçeve içinde şekillenir.
Goffman’a göre, bir durumun ne olduğunu kendi başına kavrayamayız — onu ancak belli bir “birincil çerçeve” ile tanımlarız. Örneğin:
- “Bir adam bir kadının elini tutuyor” = Romantik mi, yardım edici mi, zorlayıcı mı?
- Bunu belirleyen şey “ne olduğu” değil, “neye benzetildiğidir.”
Bu yüzden çerçeve; sadece görsel bir sınır değil, zihinsel bir senaryodır. Olaylar, kişiler ve objeler, bu senaryoya uygun şekilde sahneye çıkar.
📌 Goffman’ın Çerçeveleme Unsurları
Goffman’a göre bir çerçevenin temel parçaları:
- Birincil Çerçeve: Doğrudan deneyim — “bu bir kavga”, “bu bir oyun” vs.
- Keying (Kipleştirme): Aynı durumun “sahte” veya “yeniden düzenlenmiş” versiyonu
- Fabrication (Aldatmaca): Olayın kasıtlı olarak yanıltıcı biçimde sunulması
Bunlar gerçekliğin değil; gerçekliğin versiyonlarının toplum tarafından nasıl işlendiğini anlamamızı sağlar.

Hayat bir sahnedir. Kimi oynar, kimi izler. Ama hepimiz çerçevenin içindeyiz.
🎯 Özetle:
- Gerçeklik, gözümüzün değil senaryonun ürünüdür.
- Bir olayın ne olduğu değil, hangi role oturtulduğu önemlidir.
- Goffman, toplumu bir tiyatro gibi görerek çerçevenin temsili gücünü anlamamızı sağlar.
📰 3. Bölüm: Medyada Çerçeveleme — Haber Metni Bir Anlatı Mıdır?
Bir haber bülteni izliyorsun. Görüntüde aynı olay var ama iki farklı kanalda iki farklı anlatı: Biri “terör saldırısı” diyor, diğeri “özgürlük arayışı.” İşte bu farkın mimarlarından biri, iletişim bilimci Robert Entman. Entman’a göre medya, yalnızca olayları yansıtmaz; onları anlam paketlerine dönüştürür. Bu paketler, halkın neye dikkat edeceğini, neye öfkeleneceğini, neyi unutacağını belirler.
📦 Entman’ın Çerçeveleme Modeli
Entman (1993), medyada çerçevelemenin dört temel işlevini tanımlar:
- Tanımlama (Define): “Olay nedir?” — protesto mu isyan mı?
- Nedensellik Atfı (Diagnose causes): “Neden oldu?” — dış mihrak mı, sistem hatası mı?
- Ahlaki Yargı (Make moral evaluations): “Bu olay doğru mu, yanlış mı?”
- Çözüm Önerisi (Suggest remedies): “Ne yapılmalı?” — reform, cezalandırma, sansür?
Bu dört aşama sayesinde aynı olay, bir gazetenin birinci sayfasında kahramanlık öyküsü, diğerinde halkı yanıltan manipülasyon olarak yer alabilir.
📢 Bir Olay, Birden Fazla Gerçeklik
Çerçeveleme, sadece bilgi sunmaz; duygu üretir. İnsanların olaylara nasıl tepki vereceği; öfke mi, korku mu, umut mu hissedeceği çerçeveye bağlıdır. Örneğin medyada sıkça karşılaştığımız bir tablo:
Olay | Çerçeve 1 (A Kanalı) | Çerçeve 2 (B Kanalı) |
---|---|---|
Üniversite eylemleri | “Dış güçlerin provokasyonu” | “Gençliğin demokratik talebi” |
Ekonomik kriz | “Küresel dalgadan etkilenme” | “Yönetimsel beceriksizlik” |
Entman’ın kuramı bu tür söylem farklılıklarını çözümlemek için güçlü bir anahtar sunar.

Aynı bilgi, farklı çerçevede farklı hikâyeye dönüşür. Bu, anlatının gücüdür.
🎯 Özetle:
- Çerçeveleme; sadece bilgi değil, yorum biçimidir.
- Medya; sadece olayları aktarmakla kalmaz, onları yorumlatır.
- Entman’ın modeliyle çerçevenin içinde hangi mesajların gizli olduğunu çözebiliriz.
✊ 4. Bölüm: Toplumsal Hareketlerde Çerçeveleme — Gamson’un Kolektif Eylem Mantığı
Bir toplum sokağa çıkarken yalnızca slogan taşımaz; bir anlatı taşır. Ve o anlatı, kitlenin enerjisini, haklılık duygusunu ve birlik hissini şekillendirir. İşte çerçeveleme kuramı, tam da bu noktada yalnızca medya değil, halkın kendisi için de bir araç haline gelir.
Siyaset bilimci William Gamson, bu güce “Toplu Eylem Çerçevesi” der. İnsanlar yalnızca neye karşı olduklarını değil, neden öfkeli olduklarını, kimin suçlu olduğunu ve kiminle birlikte hareket ettiklerini anlatan bir zihinsel çerçeveye ihtiyaç duyarlar.
📣 Gamson’a Göre 3 Temel Eylem Çerçevesi
- Adaletsizlik Çerçevesi (Injustice Frame): “Bu olanlar haksızlık.”
- Temsil Çerçevesi (Agency Frame): “Değiştirme gücümüz var.”
- Kimlik Çerçevesi (Identity Frame): “Biz bir topluluğuz.”
Bu üç çerçeve bir araya geldiğinde, eylemci yalnızca birey olmaktan çıkar; kolektif bir özneye dönüşür. Yani bir protestonun gücü sadece kalabalığın sayısında değil, ortak hikâyenin sağlamlığındadır.
🌐 Çerçeve Hizalama Süreçleri
Toplumsal hareketlerin genişleyebilmesi için kendi çerçevesini halkın değerleriyle uyumlu hale getirmesi gerekir. Gamson ve Snow & Benford bu sürece "frame alignment" der. Bu süreç 4 aşamada işler:
- Köprüleme: “Siz de bizim gibisiniz.”
- Yükseltme: “Sorun, düşündüğünüzden daha büyük.”
- Dönüştürme: “Bu olguya başka gözle bakmalıyız.”
- Genişletme: “Bu yalnızca bir grup değil, hepimizi etkiliyor.”
📷 Örnek: “Çapulcu”dan Dayanışmaya
2013’teki Gezi Parkı protestolarında katılımcılara “çapulcu” denmesi, önce negatif bir çerçeveydi. Ama kitle bunu tersine çevirdi: Çapulcu” kelimesi bir onura dönüştü, tişörtlere yazıldı, bestesi yapıldı. Bu bir “karşı-çerçeveleme” örneğiydi.

Bir hareketi harekete geçiren şey; sadece öfke değil, anlatı bütünlüğüdür.
🎯 Özetle:
- Toplumsal hareketler yalnızca kitlesel değil, anlatsal fenomenlerdir.
- Gamson’un çerçeveleri sayesinde bir eylem, pasif şikâyetten aktif direnişe dönüşür.
- Hareketin büyümesi için söylemle değer sistemleri uyumlandırılmalıdır.
🧬 5. Bölüm: Beynin Çerçevesi — Bireysel Algı ve Psikolojik Framing
Bir olay gerçekleşir. Olay herkese aynı şekilde mi görünür? Hayır. Çünkü olay zihnimize çarptığında, önce bir filtreden geçer: kişisel değerlerimiz, inançlarımız, deneyimlerimiz ve geçmiş bilgilerimiz. İşte bu filtre, bireysel çerçevenin ta kendisidir.
Psikolojik framing, bir olayın ya da kararın beynimizde nasıl yapılandığını açıklar. Bu kez medya değil, beynimizin çerçevesi devrededir. Aynı bilgi, bireyin zihninde farklı çağrışımlar ve duygular yaratabilir. Neden mi? Çünkü her birimiz farklı bilişsel haritalara sahibiz.
🧠 Scheufele’nin Bilişsel Framing Modeli
İletişim bilimci Dietram Scheufele (1999), çerçevelemenin sadece medya etkisi değil, aynı zamanda bireysel işlemleme biçimi olduğunu vurgular. Onun modeli çerçevelemeyi 4 aşamada açıklar:
- Frame Building: Gazetecilerin ve kurumların olayları çerçevelemesi
- Frame Setting: Medyanın sunduğu çerçevenin bireyin algısını şekillendirmesi
- Individual Effects: Kişinin kendi değer sistemine göre çerçeveyi özümsemesi
- Feedback Loop: Bireyin tutumunun tekrar medya içeriğini etkilemesi
Yani biz yalnızca pasif izleyiciler değiliz; çerçeveleri yeniden inşa eden aktif yorumcularız.
🔍 Chong & Druckman: Zihinsel Çerçevenin Kuralları
2007’de Dennis Chong ve James Druckman, çerçevelemenin neden bazı bireylerde işe yaradığını bazı bireylerde ise işlem görmediğini araştırdı. Buldukları şey şuydu: Çerçevenin etkisi şu üç şeye bağlı:
- Değer Uyumu: Kişinin inançlarıyla örtüşüyor mu?
- Tekrar: Ne sıklıkla sunuluyor?
- Kaynak Güvenilirliği: Söyleyen kişi itibarlı mı?
Yani bir mesaj sadece içerik olarak değil, kime söylendiği, kim tarafından söylendiği ve nasıl tekrarlandığıyla etkili olur.

Her zihin bir mercek taşır. O mercek, gerçeği değil, anlamı kırar.
🎯 Özetle:
- Çerçeveleme sadece medya pratiği değil, kişisel işlemleme biçimidir.
- İnançlarımızla örtüşen mesajlar zihnimizde daha kolay kabul görür.
- Medya + birey + bağlam → Algı üretiminin üçlü çarkı budur.
🌍 6. Bölüm: Toplumun Gerçekliği — İnşacı Yaklaşım ve Kültürel Hegemonya
Gerçeklik dediğimiz şey, doğada bulunan bir taş gibi midir, yoksa toplumun anlam yüklediği bir yapıt mı? Sosyolojide bu soruya cevaben gelişen en etkileyici kuramlardan biri inşacı yaklaşım (constructivism), bize şunu söyler: Gerçeklik; konuşulan, aktarılan, tekrar edilen ve topluca inanılan bir hikâyedir.
🏗️ Berger & Luckmann: Gerçeklik Nasıl İnşa Edilir?
Peter Berger ve Thomas Luckmann, 1966’da yazdıkları “Gerçekliğin Sosyal İnşası” adlı kitapta şu savı ileri sürer:
“Bildiğimiz dünya, toplumsal etkileşimlerin ve söylemlerin ürünüdür. Gerçeklik, konuşularak var edilir.”
Bu anlayışa göre; din, bilim, cinsiyet rolleri, hastalık tanımları hatta “normallik” kavramı bile toplum tarafından inşa edilir. O zaman çerçeveleme dediğimiz şey; yalnızca bir medya taktiği değil, kültürel bir kurgulama sürecidir.
🧠 Stuart Hall ve Kültürel Hegemonya
İngiliz kültürel kuramcı Stuart Hall, Gramsci’den esinle “kültürel hegemonya” kavramını medya bağlamına taşır. Ona göre; egemen gruplar yalnızca güç kullanmaz, anlam inşa ederek kitlelerin rızasını üretir. Yani: Medyada ne görünürse, “gerçek” olarak kabul edilir.
Bu hegemonya, çerçeveleme aracılığıyla işler:
- “Başarı” sadece ekonomik refahla çerçevelenir.
- “Tehlike” belirli gruplarla otomatik ilişkilendirilir.
- “Normal” olan; görselde, anlatıda ve tekrarlarla sabitlenir.
Ve böylece toplum, yalnızca tüketici değil, çerçevenin yeniden üreticisi hâline gelir.
📷 Örnek: “Beyaz Önlük” Etkisi
Medya, sağlık haberlerini sunarken genellikle “beyaz önlüklü”, orta yaşlı, erkek doktor figürünü kullanır. Bu tekrarlanan görsel, otorite = beyaz erkek uzman çerçevesini pekiştirir. Oysa sağlık sisteminde binlerce kadın, genç, farklı etnik kimliklerden uzman da vardır. İşte bu görünmezlik, kültürel hegemonya yoluyla çerçevenin içine girememektir.

Gerçeklik, doğada bulunmaz. Konuşuldukça var edilir. Medya sadece anlatmaz — inşa eder.
🎯 Özetle:
- Gerçeklik, sabit değil; toplumsal ilişkiler içinde yeniden üretilen bir yapıdır.
- Kültürel hegemonya, çerçevelemeyi araç olarak kullanarak rızayı üretir.
- Medya, görünür olanı belirlerken, görünmeyeni sistematik biçimde silikleştirir.
⚖️ 7. Bölüm: Karşı-Çerçeveler ve Anlatı Savaşları — Gerçeğin Çekişmeli Sahnesi
Haberleri izlerken bir gün “kadın cinayeti” olarak gördüğün bir olayı, başka bir gün “aile içi tartışma sonucu ölüm” olarak okuduğunda zihninde bir şeyler tıklıyor: Birileri çerçeveyi değiştirdi. Ama bu tek taraflı bir süreç değil. Medyada, siyasette ve sokakta bir tür anlatı savaşı yaşanır. İşte bu bölümde çerçevelemenin tam karşısına geçiyoruz: karşı-çerçeve (counter-framing) sahnededir.
🛡️ Çerçeve Savaşı Nedir?
Bir grup bir olayı çerçevelerken, başka bir grup bu çerçevenin meşruiyetine saldırır ve alternatif bir anlatı sunar. Bu mücadeleye frame contest (çerçeve rekabeti) denir. Örneğin:
- “Göçmen krizi” vs. “İnsanlık dramı”
- “Milletin iradesi” vs. “Yargı bağımsızlığı”
- “Kadın cinayeti” vs. “Aile trajedisi”
Bu çerçeve çatışmaları yalnızca semantik değil, politik, ideolojik ve duygusal sonuçlar doğurur. Bir çerçeve kazandığında, gerçeğin tanımı da onunla birlikte değişir.
🎯 Counter-Framing Stratejileri
Karşı-çerçeve geliştirmek isteyen aktörler şu stratejilere başvurur:
- İroni ve mizah: Egemen çerçevenin alaycı biçimde tersyüz edilmesi (“Çapulcuyuz” örneği gibi)
- Görsel semboller: Alternatif bayraklar, tişörtler, etiketler
- Yeniden adlandırma: “Katil erkek” yerine “erkeklik krizi” demek gibi kavramsal manevralar
Buradaki amaç; yalnızca itiraz değil, egemen anlatıyı çözmek ve insanların olaylara başka gözlerle bakmasını sağlamaktır.
🧪 Örnek: “Terör” ya da “Direniş”
Bir halkın silahlı mücadelesi bir haber kanalında “terör örgütü saldırısı” olarak çerçevelenirken; başka bir yerde “direniş savaşı” olarak anlatılabilir. Aynı eylem, farklı çerçevelerde ya meşruiyet kazanır ya da şiddetle mahkûm edilir. Bu, anlatının siyasi etkisini gösteren en çıplak örneklerden biridir.

Hakikat, kimin anlattığına göre şekil değiştirir. Gerçek, çerçeve çatışmalarında el değiştirir.
🎯 Özetle:
- Çerçeveleme tek yönlü bir süreç değildir — anlatıya karşı anlatı vardır.
- Karşı-çerçeveler; alternatif seslerin kendi gerçekliklerini kurmasına olanak verir.
- Anlatı savaşları; semboller, kelimeler ve duygular üzerinden yürütülür.
🏢 8. Bölüm: Kurumlar Algıyı Nasıl Çerçeveler? Kriz Anlarında Anlam Mühendisliği
Çerçeveleme yalnızca medya haberciliğinde ya da toplumsal protestolarda değil, kurumsal iletişimde de başrolde. Bir şirket kriz yaşadığında, ilk yaptığı şey sorunla yüzleşmek değil — hikâyeyi yeniden çerçevelemektir. Çünkü algı kaybı, maddi zarardan çok daha hızla yayılır.
🚧 Kurumsal Çerçeveleme Nedir?
Kurumlar kamuoyuna seslenirken her açıklama bir tercih barındırır. Sözler, görseller, sessizlikler, açıklama sırası — hepsi birer çerçeveleme hamlesidir. Olumlu olanı büyüt, olumsuzu yut prensibiyle anlam alanı yeniden dizayn edilir.
🧱 Hallahan’ın 7 Çerçeveleme Stratejisi
Halkla ilişkiler uzmanı Kirk Hallahan, kurumsal iletişimde kullanılan yedi çerçeve türünü tanımlar:
- Durum çerçevesi: Olayın tanımı (“saldırı” mı “arıza” mı?)
- Özellik çerçevesi: Vurgulanan detaylar, özellikle olumlu olanlar
- Seçim çerçevesi: Kararların sunuluş biçimi
- Eylem çerçevesi: “Biz zaten gerekli önlemleri aldık” mesajı
- Sorumluluk çerçevesi: Hatalar dışsal nedenlere yöneltilir
- Sorun çerçevesi: Sorun genişletilmeden, mikro düzeyde gösterilir
- Haber çerçevesi: Medyaya verilecek metinlerde yönlendirici dil
⚠️ Kriz Döneminde “Dar” Çerçeve Kullanımı
Akademisyen Sezgin Savaş, kriz dönemlerinde kurumların savunmaya geçtiğini ve bu yüzden dar çerçeveleme tekniği kullandığını belirtir. Bu, kamuoyunun dikkatini krizin genelliğinden çekip, kontrollü bir anlatıya yönlendirmektir.
Örneğin: Bir gıda firmasında salmonella vakası çıktıysa, firma bunu şöyle çerçeveleyebilir:
- “Yalnızca bir üretim hattında görülmüştür.”
- “İlgili parti anında toplatılmıştır.”
- “Kamu sağlığına hiçbir tehdit oluşmamıştır.”
Yani sorun yaygın değil, münferit olarak tanıtılır. Bu da itibarın bütününü koruma stratejisidir.
⚖️ Etik Tartışma: Gerçeği Koruma mı, Saklama mı?
Kriz iletişiminde dar çerçeveleme çoğu zaman etik sınırda yürür. Eğer amaç manipülasyon değil, panik kontrolüyse bu çerçeve savunulabilir. Ancak sorun örtülmek isteniyorsa bu, güven erozyonuna yol açar.
Tversky ve Kahneman’a göre; bir çerçevenin ahlaki değeri, alternatif seçeneklerin şeffaf sunulup sunulmadığıyla ölçülür.

Bir şirket özür dilemeden önce, önce cümlesinin çerçevesini kurar.
🎯 Özetle:
- Kurumlar kriz anlarında ” teknikleriyle algıyı kontrol etmeye çalışır.
- Hallahan’ın 7 modeli, bu çerçevelemenin iletişimsel yapıtaşlarını gösterir.
- Etik sınırlar; gerçeğin çarpıtılmadığı ama yönetildiği noktada çizilir.
🩺 9. Bölüm: Hastalıklar da Çerçevelenir — Tıpta Anlam ve Görünürlük Mücadelesi
Bir hastalık, semptomları ortaya çıktığında mı vardır, yoksa ona bir isim konduğunda mı? Tıpta çerçeveleme, yalnızca tanı koymak değildir — bir kişiye, bir gruba ve hatta bir döneme anlam yüklemektir. Charles E. Rosenberg bu durumu şöyle özetler: “Hastalık, ancak tanımlandığında ve toplum tarafından kabul edildiğinde ‘gerçek’ olur.”
🏛️ Sosyal Tanı: Hastalığın Adını Kim Verir?
Tıpta çerçeveleme üç düzeyde işler:
- Biyolojik: Fiziksel ve patolojik belirtiler
- Söylemsel: Hekimlerin ve toplumun kullandığı dil
- Kültürel: O hastalıkla ilişkilendirilen kimlik, damga, duygu
Örneğin, “histeri” bir dönem kadınlara özgü “anormal davranış” diye çerçevelenmişti. Bugün o tanı yok, ama etkisi hala kültürel bellekte var. Bir çerçeve yıkıldığında, hem hastalık yok olur hem kimlik yeniden kurulur.
🧠 End-Stage Renal Disease: Çerçeve mi Hastalık mı?
Rosenberg'in “Framing Disease” makalesinde dikkat çektiği örneklerden biri ESRD – End-Stage Renal Disease. Aslında bu “hastalığın son safhası” değil, Amerika’da devletin tedavi ödemesi için belirlediği teknik bir çerçeve. Bir kişi diyalize girmediği sürece ESRD sayılmıyor. Yani tanı, artık biyolojiden değil; bürokrasiden geliyor.
Ve işte burada çerçeveleme, hukuki – ekonomik – kurumsal bir boyut kazanıyor.
🗣️ Hasta, Tanı, Kimlik
Bir tanı sadece tedavi planı değil, kişilik etiketi de olabilir. “Şizofrenik”, “alkolik”, “kanser hastası” gibi etiketler zamanla bireyin toplumsal kabulünü, iş olanaklarını ve benlik algısını etkiler. Rosenberg’e göre tanı, kişinin geçmişini yeniden yazar, geleceğini yeniden çizer.
📚 Örnek: AIDS’in Çerçevelenme Tarihi
1980’lerde AIDS ilk kez tanındığında, medya ve siyaset tarafından “eşcinsel hastalığı” olarak çerçevelendi. Bu çerçeve, virüsün yayılmasından daha hızlı damgayı yaydı. Yıllar içinde aktivistler, sağlık otoriteleri ve medya bu çerçeveyi kırmaya çalıştı. Ama izleri hala görülüyor. Bir kere kurulan çerçeve, kendini tekrar eder — yıkmak zaman alır.

Hastalık biyolojik olabilir, ama “hasta olmak” toplumsal bir kimliktir.
🎯 Özetle:
- Tıpta çerçeveleme; tanıdan kimliğe uzanan çok boyutlu bir süreçtir.
- Bazı hastalıklar toplumun değer sistemine göre “görünür” ya da “görünmez” olur.
- Tanılar; politik, ekonomik ve etik mücadelelerle birlikte biçim kazanır.
📖 10. Bölüm: Çerçeve Okuryazarlığı — Gerçekliği Okumayı Öğrenmek
Bu yazı boyunca fark ettik ki “gerçek” dediğimiz şey, sabit ve tarafsız bir veri değil. Haber manşetlerinden protesto anlatılarına, kurumsal açıklamalardan tıbbi tanılara kadar her bilgi bir çerçeveyle sunuluyor. Peki, biz bu çerçeveleri fark edebilir miyiz? İşte burada devreye çerçeve okuryazarlığı giriyor.
🎓 Nedir Bu “Çerçeve Okuryazarlığı”?
Tıpkı medya okuryazarlığı gibi, çerçeve okuryazarlığı da bilginin nasıl paketlendiğini, hangi sözcüklerle yönlendirildiğini ve hangi parçaların görünmez kılındığını analiz etmeyi öğretir. Bu okuryazarlık; sadece haberlerde değil, reklamlarda, raporlarda, sosyal medya postlarında, kamu kampanyalarında ve hatta kişisel anlatılarda devreye girer.
🔍 Uyanık Okur İçin 5 Soru
Bir içerikle karşılaştığınızda kendinize şu soruları sorun:
- Bu olay nasıl tanımlanmış? (Sorun olarak mı, fırsat mı, istisna mı?)
- Kime ne sorumluluk yüklenmiş?
- Hangi duygular üretilmiş? (Öfke, korku, umut?)
- Neler vurgulanmış, neler bastırılmış?
- Bu anlatı kimin işine yarıyor?
Bu sorular, sadece eleştirel değil, özgürleştirici bir bakış açısının da anahtarı olabilir.
🧠 Bilinçli Tüketici Olmak Yetmez, Anlatıcı da Olmalıyız
Yalnızca medya içeriklerini analiz etmek değil, kendi anlatımızı da sorgulamak gerekir. Biz neyi nasıl anlatıyoruz? Kendimizi neyle tanımlıyoruz? Belki de en güçlü çerçeve, kendimize söylediklerimizdedir.

İçeriği okumak kolaydır. Onu “nasıl sunulduğunu” çözmekse okurdan anlatıcıya geçmektir.
🎯 Özetle:
- Çerçeve okuryazarlığı; algı yönetimini fark etmenin ve direnmenin ilk adımıdır.
- Uyanık okur; içeriği değil, içeriğin sunum biçimini analiz eder.
- Gerçeği tüketirken değil, kurarken özgürleşiriz.
📚 “Gerçeği okumak kadar onu nasıl anlatacağımız da önemlidir.”
— Apay
2025 • Gerçekliğin Katmanlarına Küçük Bir Kazı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder