Görünürlük çağında iyilik, artık bir imaj stratejisine dönüştü. Gerçek pişmanlık değil; sahnelenmiş özürler, duyurulan yardımlar ve gösterişli ibadetler öne çıkıyor. Bu bölümde, iyiliğin nasıl bir performansa dönüştüğünü ve bu sahnenin psikolojisini inceleyeceğiz.

1. Görünmek İçin İyilik – İmajın İyiliğe Dönüştüğü Sahne
Sahne: Yöneticiler, sosyal medya fenomenleri, gösterişçi dindarlar... Hepsi “iyi biri gibi” görünmek için sahneye çıkar. Gerçek pişmanlık değil; stratejik özür, iltifat, yardım ve ibadet performansı sergilenir.
Psikolojik Derinlik: İkiyüzlü birey, kendi içsel çelişkisini bilir. Ancak bu çelişkiyi bastırmak için dışarıya “iyilik” maskesi takar. Bu maskenin ardında kendini aklama arzusu, toplumsal onay ihtiyacı ve güçlü görünme stratejisi vardır.
Davranışsal Özellikler: Özür dilemek ama aynı davranışı tekrarlamak, yardım etmek ama çıkar için, ibadet etmek ama göstermek, iltifat etmek ama çıkar için.
Destekleyenler: İkiyüzlü olduğunu bildiği halde bu kişileri destekleyen insanlar da sistemin parçasıdır. Onlar güçten pay almak ister, gerçekliği görmezden gelir, “bana dokunmayan yılan” mantığıyla hareket eder.
İkiyüzlülüğün en tehlikeli biçimlerinden biri, kutsal olanın çıkar için araçsallaştırılmasıdır. Din, değer, ahlak gibi kavramlar; bireyin içsel inancından değil, toplumsal görünürlükten beslenmeye başlar. Bu bölümde, kutsalın nasıl bir stratejiye dönüştüğünü ve bu dönüşümün psikolojik arka planını inceleyeceğiz.
2. Din ve Değerin Araçsallaşması – Kutsalın Çıkarla Kirletildiği Alan
Sahne: Dini söylemler, ahlaki ilkeler ve değer yargıları; artık içsel bir inançtan çok, sosyal sermaye üretme aracına dönüşmüş durumda. İkiyüzlü birey, bu kavramları kendi çıkarı için kullanır. Vaaz verir ama yaşantısı çelişkilidir. Ahlak savunur ama etik dışı davranır.
Psikolojik Derinlik: Bu birey, kutsalı kullanırken aslında kendi içsel boşluğunu örtmeye çalışır. İnanç değil; kontrol, yönlendirme ve görünürlük arzusu ön plandadır. Kutsal olan, bir güç gösterisine dönüşür.
Davranışsal Özellikler: Dini sembolleri gösterişli biçimde kullanmak, ahlaki söylemlerle başkalarını yargılamak, değerleri yalnızca kendi çıkarına hizmet edecek şekilde yorumlamak.
Destekleyenler: Bu tür bireyleri destekleyenler, çoğu zaman “iyi niyetli” olduklarını düşünür. Ancak bu destek, kutsalın kirletilmesine ortak olmaktır. Sessiz kalmak, görmezden gelmek ya da çıkar için desteklemek; ikiyüzlülüğün yayılmasına zemin hazırlar.
İkiyüzlülüğün yayılmasında en sessiz ama en etkili rolü oynayanlar, gerçeği görüp susanlardır. Bu kişiler, ikiyüzlü bireylerin çelişkilerini fark eder ama çıkarları, konumları ya da ilişkileri nedeniyle sessiz kalmayı tercih eder. Bu bölümde, sessizliğin nasıl bir ortaklık biçimine dönüştüğünü ve bu davranışın psikolojik arka planını inceleyeceğiz.
3. Çıkar İçin Sessizlik – Gerçekliği Görüp Susanların Anatomisi
Sahne: Bir yönetici, çalışanını haksız yere ezer. Bir fenomen, sahte yardım kampanyası düzenler. Bir din adamı, çelişkili yaşam sürer. Tüm bunları gören insanlar, sessiz kalır. Çünkü konuşmak, konumlarını riske atabilir. Sessizlik, bir tür stratejiye dönüşür.
Psikolojik Derinlik: Sessiz kalan birey, çoğu zaman içsel bir çatışma yaşar. Gerçeği bilir ama dile getirmez. Bu çatışma, zamanla duyarsızlaşmaya ve normalleştirmeye yol açar. Vicdan, çıkarla susturulur.
Davranışsal Özellikler: Haksızlığı görüp tepki vermemek, çelişkili davranışları fark edip dile getirmemek, “beni ilgilendirmez” diyerek sorumluluktan kaçmak.
Destekleyenler: Sessiz kalanlar, doğrudan destek vermeseler bile ikiyüzlülüğün yayılmasına zemin hazırlar. Onların sessizliği, ikiyüzlü bireyler için bir onay gibi algılanır. Bu da sistemin çürümesini hızlandırır.
İkiyüzlü bireylerin en sık kullandığı savunma mekanizmalarından biri, tanıdık ilişkiler üzerinden meşrulaşmaktır. Bu kişiler, yaptıkları çelişkili davranışları “beni tanıyanlar bilir” diyerek savunur. Tanıdıklar, bu bireylerin kalkanı haline gelir. Bu bölümde, ilişkilerin nasıl bir meşrulaştırma aracına dönüştüğünü ve bu davranışın psikolojik altyapısını inceleyeceğiz.
4. İlişki Üzerinden Meşrulaştırma – Tanıdıkların Kalkan Olduğu Sahne
Sahne: Bir kişi, geçmişte yaptığı etik dışı davranışları tanıdıklarıyla örtmeye çalışır. “O aslında iyi biridir” cümlesi, gerçeği değil ilişkiyi referans alır. Tanıdıklar, bireyin hatalarını görmezden gelir ve onu savunur. Bu savunma, çoğu zaman çıkar ilişkisine dayanır.
Psikolojik Derinlik: İkiyüzlü birey, kendi davranışlarının sorgulanmasını engellemek için sosyal çevresini kullanır. Bu, hem dışsal bir kalkan hem de içsel bir rahatlama sağlar. “Beni tanıyanlar bilir” söylemi, bireyin kendini eleştiriye kapatmasının bir yoludur.
Davranışsal Özellikler: Tanıdıkların desteğiyle eleştiriden kaçmak, geçmiş ilişkileri referans göstererek güven yaratmak, sosyal çevreyi etik kalkan gibi kullanmak.
Destekleyenler: Tanıdıklar, çoğu zaman gerçekliği bildikleri halde sessiz kalır ya da savunmaya geçer. Bu savunma, bireyin hatalarının üstünü örter. Tanıdık ilişkiler, ikiyüzlülüğün görünmez zırhı haline gelir.
İkiyüzlü bireylerin en etkili silahlarından biri, algı yönetimidir. Gerçeklik çarpıtılır, görsellerle ve söylemlerle yeni bir sahne kurulur. Bu sahnede, neyin doğru neyin sahte olduğu belirsizleşir. Bu bölümde, algı yönetiminin nasıl bir ikiyüzlülük stratejisine dönüştüğünü ve bu manipülasyonun psikolojik arka planını inceleyeceğiz.
5. Algı Yönetimi – Gerçekliğin Görsel ve Söylemle Çarpıtıldığı Sahne
Sahne: Sosyal medya paylaşımları, sahte yardım kampanyaları, manipülatif söylemler... İkiyüzlü birey, gerçekliği kendi lehine yeniden kurgular. Görseller, duygusal metinler ve stratejik zamanlamalarla sahte bir imaj yaratılır. Bu imaj, gerçeğin önüne geçer.
Psikolojik Derinlik: Algı yönetimi yapan birey, kontrol duygusuyla hareket eder. Gerçeklikten korkar, bu yüzden onu yeniden şekillendirir. Bu süreçte, hem kendini hem çevresini kandırır. Gerçeklik yerine “görünürlük” öncelik kazanır.
Davranışsal Özellikler: Görsel içeriklerle duygusal manipülasyon yapmak, söylemleri stratejik biçimde kurgulamak, eleştirileri önlemek için sahte gündem yaratmak.
Destekleyenler: Algı yönetimine kapılan insanlar, çoğu zaman sorgulamaz. Görselin etkisine, söylemin duygusuna teslim olurlar. Bu teslimiyet, ikiyüzlülüğün yayılmasına katkı sağlar. Gerçeklik, sessizce arka plana itilir.
İkiyüzlülüğün en derin noktası, vicdanın susturulduğu andır. Bu noktada birey, artık kendi iç sesiyle yüzleşmez; etik değerler, çıkarın gölgesinde kaybolur. Bu bölümde, etik kırılmanın nasıl gerçekleştiğini ve bu sessiz çöküşün psikolojik arka planını inceleyeceğiz.
6. Etik Kırılma – Vicdanın Susturulduğu Nokta
Sahne: Bir kişi, yaptığı haksızlığı fark eder ama bunu normalleştirir. “Herkes böyle yapıyor” diyerek kendini aklar. Etik ilkeler, artık bir rehber değil; bir engel gibi görülür. Vicdan, susturulmuş bir ses haline gelir.
Psikolojik Derinlik: Etik kırılma yaşayan birey, içsel çelişkisini bastırmak için savunma mekanizmaları geliştirir. Rasyonelleştirme, inkâr ve projeksiyon gibi psikolojik araçlarla kendi sorumluluğundan kaçar. Bu süreçte, vicdanın sesi giderek kısılır.
Davranışsal Özellikler: Haksızlığı haklı gibi sunmak, etik dışı davranışları “zorunluluk” olarak göstermek, kendi çıkarını evrensel değerlerin önüne koymak.
Destekleyenler: Etik kırılmayı görüp sessiz kalanlar, bu çöküşe ortak olur. “O da insan sonuçta” diyerek yapılanları meşrulaştırmak, ikiyüzlülüğün sistemleşmesine katkı sağlar. Vicdanın susturulması, toplumsal bir refleks haline gelir.
İkiyüzlülüğün toplumsal düzeyde yayılmasında en güçlü etkenlerden biri, sosyal onay mekanizmasıdır. Kalabalıklar, bireyin çelişkilerini görmezden gelir; çünkü o kişi artık bir grubun parçasıdır. Bu bölümde, sosyal onayın nasıl vicdanı bastırdığına ve ikiyüzlülüğü nasıl meşrulaştırdığına odaklanacağız.
7. Sosyal Onay Mekanizması – Kalabalığın Vicdanı Bastırdığı Sahne
Sahne: Bir kişi, topluluk içinde saygı görüyorsa, yaptığı çelişkili davranışlar sorgulanmaz. Kalabalık, bireyin geçmişini değil, görünürlüğünü referans alır. “O bizim adamımız” söylemi, etik sorgulamayı durdurur. Grup aidiyeti, bireysel sorumluluğun önüne geçer.
Psikolojik Derinlik: Sosyal onay, bireyin vicdanını bastırmasına yardımcı olur. Kalabalığın desteği, içsel sorgulamayı susturur. “Herkes beni onaylıyor” düşüncesi, bireyin kendini haklı görmesine neden olur. Bu, kolektif körlük yaratır.
Davranışsal Özellikler: Grup içinde yapılan hataların görmezden gelinmesi, topluluk desteğiyle etik dışı davranışların meşrulaştırılması, bireyin görünürlüğünün doğrulukla karıştırılması.
Destekleyenler: Kalabalıklar, çoğu zaman sorgulamak yerine sahiplenmeyi tercih eder. Bu sahiplenme, ikiyüzlülüğün yayılmasına katkı sağlar. Sosyal onay, bireyin vicdanını değil; statüsünü yüceltir. Böylece gerçeklik, alkışların arasında kaybolur.
İkiyüzlülük, bireysel davranışların ötesine geçip toplumsal bir düzene dönüştüğünde artık sistemleşmiş bir çelişki halini alır. Bu noktada çelişkiler sorgulanmaz, normalleşir. İkiyüzlü davranışlar, kurumsal yapılarda, medya dilinde ve gündelik ilişkilerde sıradanlaşır. Bu bölümde, sistemleşmiş ikiyüzlülüğün nasıl bir düzen kurduğunu ve bu düzenin psikolojik ve etik sonuçlarını inceleyeceğiz.
8. Sistemleşmiş İkiyüzlülük – Normale Dönüşen Çelişki Düzeni
Sahne: Bir kurum, etik ilkeleri savunur ama çalışanlarına baskı uygular. Bir medya kuruluşu, tarafsızlık iddiasıyla yayın yapar ama çıkar ilişkileriyle yönlenir. Bir toplum, adaleti yüceltir ama güçlü olanın haksızlıklarını görmezden gelir. Bu sahneler artık şaşırtmaz; çünkü çelişki, sistemin bir parçası olmuştur.
Psikolojik Derinlik: Sistemleşmiş ikiyüzlülük, bireyde öğrenilmiş çaresizlik yaratır. “Zaten herkes böyle” düşüncesi, sorgulama refleksini köreltir. Birey, çelişkiyi fark etse bile değiştiremeyeceğini düşündüğü için uyum sağlar. Bu uyum, vicdanın sessizce geri çekilmesidir.
Davranışsal Özellikler: Kurumsal etik ilkeleri ihlal etmek ama görünürde savunmak, çelişkili davranışları normalleştirmek, sistemin parçası olmak için sessiz kalmak.
Destekleyenler: Sistemleşmiş ikiyüzlülükte destekçiler artık birey değil, yapıların kendisidir. Kurumlar, medya, sosyal ağlar ve hatta eğitim sistemleri bu çelişkiyi yeniden üretir. Bu üretim, ikiyüzlülüğü yalnızca yaymaz; ona meşruiyet kazandırır. Gerçeklik, sistemin diliyle yeniden tanımlanır.
Hayatın maskelerini yerli yersiz takanlara
İki yüzlülerin kahkahasında kendi yalnızlığını ara.
Çünkü en acı gerçek, başkalarının maskesini taşımaktır.
Murat Apay
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder