Hikâye 2 — Aksaray Gecesi: Şampiyonlar Ligi Gibi
Arabaya bindiğimde herkesin keyfi yerindeydi. Viski ciğerlerimi yaka yaka ilerliyordu. İlk yudumu dolu dolu almıştım, ağzım sulandı. O dönemler benim içkim belliydi zaten: Efes’in kahveli birası. Arkadaşlarım hep dalga geçerdi ama ben severdim. Arabada tek merak ettiğim şey Altan’a sorduğum soruydu:
“Kaç para koydun lan?”
Altan sır gibi saklıyordu. Serkan da sormuştu, cevap alamamıştı. Vedat ise “tahmin ediyorum ama ilgilenmiyorum” demişti. Altan sadece “üzümü ye bağını sorma” dedi. Üstelemek istemedim. O hayır dedi mi, hayırdı.
Arabada iki şişe viski vardı. Biri neredeyse bitmişti. Serkan’a “nereye gidiyoruz?” dedim. “Benzin alalım, içecek bir şeyler alalım, sonra bir yerde demleniriz,” dedi. Altan hemen atıldı: “Aksaray’a gidelim.”
Altan içimizde oraya en çok gitmek isteyen kişiydi ama tek başına gidemezdi. Orası öyle bir yerdi ki, tanıdığın yoksa servet bırakır çıkardın. Serkan bu işlerin ustasıydı. Arabayı çok iyi kullanırdı. Ne kadar içerse içsin, herkes ona güvenir.
Benzin aldık, sonra tekele geçtik. Serkan ve Altan alışverişe gitti. Ben Vedat’la arabada gündelik konuları konuşuyordum. Birden aklıma geldi:
“Altan, benim kahveli birayı unutma sakın...”
Tekelci “yok” deyince biraz çıkıştım. “Bu iğrenç şeyi sadece sen içiyorsun,” dedi. “Sırf senin için alacağım.”
Herkes birasını, sigarasını, mezesini aldı. Serkan’a “sahile inelim, Aşiyan’a çek,” dedim. “Uzak,” dedi. Kabataş sahiline geçtik. Deniz kokusu bana iyi gelmişti. Arabadan sadece ben indim. Manzaraya baktım, enerji topladım.
Altan atlardan bahsediyordu. Kazandıran ata kadeh kaldırdık. Vedat “Serkan işini bilir, karışma,” dedi. Serkan plan yaptı: “3-4 mekân gezdireyim, hangisine ısınırsanız orada kalırız.” Altan hemen atladı: “Abi dolaştırma, en güzeline gidelim. Hesaplar benden.”
Hepimiz içkilerimizi yudumladık. Red Label içiyorduk. Vedat “yağ gibi kayıyor şerefsiz,” deyince onun çakır olduğunu anladık. Serkan’da bir şey yoktu. Altan’a “gözlerin kızarmış,” dedim. “Apay, sen kendine bak,” dedi.
Gece yarısını geçmiştik. Altan “Serkan!” dedi. Serkan hemen telefona sarıldı. “Geliyoruz abi, 4 kişiyiz. En önde yer ayır. Önemli misafirlerim var,” dedi.
Arabadan indik. Serkan “çantayı bagaja koy Apay,” dedi. Paltoyu ve çantayı bıraktım. Club’ün kapısı ihtişamlıydı. Uzun bir koridor, kalabalık, güvenlikler... Mekânın sahibi bizi kapıda karşıladı. “Serkan’ın dostları, bizim de dostumuz,” dedi.
İçeri girdik. Sahne kenarındaki masayı boşaltmak istediler. “Gerek yok,” dedim. “Boş masa ayarlayın.” Bu mütevazılığımız mekân sahibinin hoşuna gitti. Ortadaki yuvarlak masayı boşalttı. Kadınların çoğu sarışındı. Herkes giyimli kuşamlıydı. Mekân adeta şampiyonlar ligi gibiydi.
Serkan “vodka içelim,” dedi. Altan “rakı,” Vedat “viski,” ben de “rakı” dedim. Masaya şampanyalar, mezeler, sıcak yemekler yağdı. Garsonlar peçeteleri tek tek yerleştiriyordu. Mekânın sahibi Serkan’la iş konuşuyordu.
Vedat hareketlenmeye başlamıştı. Altan’ın keyfi yerindeydi. Masamıza sigara satan güzel bir kadın geldi. Sigaramız vardı ama yine de aldık. Müzik hızlandı. Altan’ı bir kadın piste davet etti. Sonra hepimiz pistteydik.
Altan iki kadının arasında dans şovu yaptı. Vedat önce “ilginç” dedi ama sonra pistin yıldızı oldu. Benim yanımda oturan kadın adeta bir kraliçeydi. Elbisesi sade ama muhteşemdi.
Saat 03:00 olmuştu. Serkan “otele geçelim,” dedi. Altan’ın ilgilendiği kadının mekân sahibinin kadını olduğunu öğrenince işler karıştı. Serkan “olmaz” dedi. Altan “olacak” dedi. Serkan bir saat ortadan kayboldu. Döndüğünde “tamam lan, otele gidiyoruz,” dedi.
Vedat “yuh sana Serkan, nasıl yaptın?” dedi. Serkan: “Siz benim neler yaptığımı tahmin bile edemezsiniz.”
Otele geçtik. Serkan’ın odasında toplandık. İçmeye devam ettik. Serkan dedi ki:
“Sabah club 7’de açılır. Öğlen gibi gideriz.”
Vedat: “Sabah kulübü ne?”
Serkan: “Gidince görürsün...”
Devamı yarın: Sabah kulübü, sabahın köründe başka bir dünya...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder