Bir Öğretmenin İçindeki Çocuk


Zehra Öğretmen’i Tanımak

Ben, Zehra’nın mesai arkadaşıyım. Zehra Öğretmen’i ilk tanıdığımda bütün öğretmenler odasında bir sessizlik olurdu. Gözleri keskin bir huzursuzluk taşırdı ve dudakları asla tebessüme eğilmezdi. Disiplinli oluşu okulda herkesçe bilinir, öğrenciler onun ismini duyunca irkilirdi.

Bir gün birinci sınıflardan bir çocuğun pantolonu yırtılmış, o küçücük çocuk utancından masanın altına saklanmıştı. Diğer öğretmenler onu teselliyle sakinleştirmeye çalışırken Zehra Hanım geldi ve,

“Siz onlara acıdıkça kendilerini güçsüz hissederler. İnsanı ayakta tutan, mücadele etmeyi öğrenmesidir. Hayatta kimse size merhamet göstermeyecek!”

O an herkesin içinde bir sıkıntı dolaştı. Özellikle çocuklar… Bazıları Zehra Hanım’a öyle bir baktı ki; korkusuyla karışık bir hayranlıktı adeta. Herkes ona mesafe koydu.

Zehra’nın Geçmişine Dair Sorular

Zehra'nın neden böyle olduğunu sık sık düşünürdüm. Bazen teneffüslerde pencere kenarında yalnız kalır, dışarıyı izlerdi. Onunla yakınlaşmak için çabalasam da çoğu zaman cevapları kısa ve mesafeliydi.

Bir gün, okuldan eve dönerken ona yol arkadaşlığı ettim.
“Zehra, çocukken ne hayal ederdin?” diye sorduğumda, önce duraksadı. “Hayal kurmak lüzumsuz. Hayat insanı kendi gerçeğiyle tanıştırır,” dedi.

O an anladım ki, Zehra aslında içinde taşıdığı bir yaradan kaçıyordu.

Başka bir gün anneler gününde sınıfa çiçek getiren çocukları izledi. Bir an yüzü çok soğudu, koşarak sınıfı terk etti.
Dönüp “Onlar daha hiçbir şey bilmiyor. Herkes kaybederek büyüyor,” dedi.

Ben yine de vazgeçmedim. Zehra'nın bu soğukluğunun ardında bir acı, bir geçmiş yarası olduğunu sezdim. Ama o, ne sorsam kendini kapatıyor, daha da sertleşiyordu.

Bazen diğer arkadaşlarla onu konuşur, “Belki babasıyla ilgili kötü anıları olmuştur” derdik. Ama Zehra, geçmişinin kapısını kimseye açmazdı. Onun içindeki acımazsızlık, adeta kendi varlığını korumaya çalışmasının sonucu gibi geliyordu.

Çocuklara ve Öğretmenlere Karşı Tavırları

Okuldaki diğer öğretmenlerimize karşı da Zehra hep mesafeli ve eleştireldi.

Bir kez, okuldan bir öğrencimizin annesi vefat ettiğinde, bazı öğretmenler o çocuğun yanında olmak için yanına koştular. Hepimiz ağladık, birlikte dua ettik. Ama Zehra Hanım uzaktan izledi, hiç yaklaşmadı.

“Hayat acımasızdır, erken öğrenirse daha güçlü olur.”

Bazen kendi içimizde, “Nasıl bu kadar taş kalpli olur?” diye fısıldaşırdık. Ama hiç kimse ona doğrudan bir şey diyemezdi; onun duvarı herkesin ulaşamayacağı kalınlıktaydı.

Yıllar boyunca Zehra'nın bu tavrını değiştirmek isteyen çok oldu. Ama ne bir teşekkür ne bir samimi gülümseme görebildik ondan. Sadece görevini yapan bir asker gibiydi; ne fazla ne eksik…

Zehra’nın Açılması ve Dönüşümü

Bir akşam öğretmenler odasında yalnız kaldık. Sessizliği ben bozayım dedim,
“Bazen insanlar en çok kendisinden saklar acısını, Zehra,” dedim.

Bu kez ilk defa gözlerini kaçırmadı.
“Babamı hiç affetmedim sanıyordum… Ama insan yaşlanınca geçmişinin gölgesinden kaçamıyor. Onun günlüğünü okudum, şimdi ona acıyorum,” dedi.

İlk kez Zehra bir yara gösterdi bana. Sesi titriyordu ve ben acımasının içini yumuşattığını, o duvarların çatladığını gördüm.

Bir süre sonra, Zehra bir başka sabah derse girdiğinde herkes onun değiştiğini anladı. Öğrencilere daha nazik, daha içten konuşuyordu. Bir keresinde yere düşen bir çocuğu kendi elleriyle kaldırdı,

“Merak etme, bazen düştüğünde kalkmana yardım edecek biri bulursun.”

O an sınıfa bir sıcaklık yayıldı.
Okulun en zor çocuğunu kucaklayıp yanında oturduğunu gördüm.
Diğer öğretmenlere daha fazla gülüyor, çay içmeye çağırıyor, dertleşiyordu.

Zehra’nın Yeniden Doğuşu

Ben Zehra'nın şimdi, her derste çocuklara umut veren, hayatın acımasız yanlarını yumuşak sözlerle anlatarak güç veren yeni bir insan olduğunu görüyorum.

Eskiden Zehra, kendi içindeki acıya teslim olmuştu; acımasızlığı kendini korumak içindi… Ama insan duygusu karşısında hiçbir duvar sonsuza kadar sağlam durmaz.

Zehra, yeniden doğmuş gibi oldu. Biz öğretmen arkadaşlarının hayatına bir ışık getirdi.
Çocuklara birbirinden güzel masallar anlattı, onların başarısını tek tek kutladı, en önemlisi bizlere de insan olmanın, acımanın, şefkatin en temel ihtiyaç olduğunu gösterdi.

Ve ben, onun arkadaşı olarak gururla söylüyorum:
Bir insan, içindeki duvarlarını yıkıp acımayı, affetmeyi öğrendiğinde hayata yeniden doğar.

— Murat Apay

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder