Sonsuzluk



Genelde birden aklıma bir fikir geliyor. Onu hemen yazmak istiyorum. Olmuyor, ya o anki durumum müsait olmuyor ya da daha sonra bu düşüncemi yazarım diyerek erteliyorum.  Neticesinde bu şekilde düşünerek ve uygulayarak aklıma gelen birçok şeyleri yazamadım, ama hepsi kafamda onları tekrar gün ışığına çıkarmamı bekliyor. Yazmaya başlamadan önce ne yazacağım dediğiniz noktada kendi kendinizi engelliyorsunuz. Çünkü ben ne zaman ne yazmalıyım diye düşündüğüm zaman genelde masadan kalkıyorum kendimi başka şeylerle uğraştığımı görüyorum.

Bir şeyler üretmekten çok hazır olandan yola çıktığımız doğrudur. Düşünmeye bile tahammülümüz yok, sevinçlerimizi, hüzünlerimizi, daha aklıma gelmeyen bir sürü düşünceleri başkalarının yazdıklarına bakarak kendimizi yönlendiriyoruz. En azından ben bu şekilde düşünüyorum. Artık bilgisayar başına geldiğimde ne yazacağım ben diye düşünmüyorum. Bunu düşününce hiçbir şey yazamadığımı anladım. Hani derler ya laf lafı açsın bakalım yazı nereye gidecek. Zaten arkadaşım bu benim kişisel sayfam burada yazdığım  her şey bir düşünceden ibaret düşünce özgürlüğü kalıbına tam da bu şekilde uyuyor işte. 

Bugün 24 Şubat pazar sene 2019, ben genelde her senenin ortasında kendime günde 1 saat yazı yazacağım bir sayfa oluşturmak isterim. Ocak 1 'den itibaren bunları düzenli olarak yazacağıma da kendi kendime söz veririm. Son 20 yıldan beri bunu yapmaya çalıştığım doğrudur. Bir günlük gibi ama ne zaman bunu eyleme dönüştürmek istesem ocak oluyor şubat sonra mart derken bir daha ki seneye söz yapacağım diyerek bunu da ertelerim. Bu hatamı biliyorum bildiğim halde tekrarlıyorum. 

Bu şekilde yani günlük tarzında yazı yazarken kendimi rahat hissediyorum. Makale yazdığımda ya da özellikle akademik makale yazdığımda bu rahatlığı kendimde bulamıyorum. Çünkü orada yazdıklarımda hata olasılığı sıfır olmalı yanlış yönlendirecek bir düşünceyi oraya yazamam. Örnekler göstermem gerekli, kaynakları sağlam bilgilerden oluşmalı. Buraya bir şey yazdığım zaman doğru ya da yanlış, hatalı ya da değil hatta dil bilgisi kurallarına uygun mu değil mi hiç düşünmeden ve genelde özellikle bilgisayarda hızlı yazdığım için bu yazılarım sanki sohbet eder gibi karşımda bu yazımı okuyan bir şekilde kişisel sayfama giren sizleri görüyormuş gibi odaklanıyorum. Bu kişisel düşüncelerimi yazarken bana rahatlık veriyor. 

Beynimin %85'ini devlet, vatan hakkında ne yapabilirim konularıyla dolduruyorum. Bu benim vazifem ben bu ülkenin değerlerine sıkı sıkıya bağlanmış vatandaşıyım. Devletimi, milletimi, ordumu ve değerlerimi korumak benim vatandaşlık görevimdir. Bunları uygularken özellikle bu konuda karşıma çıkan her düşünce bana göre bu vatana yapılan en büyük ihanettir. Benim vatanımda ne kadar çok gizli düşman varmış, bu konuları ne zaman açsam benim sinirlendiğim nokta işte burası oluyor. İnsanlar ekmeğini yediği vatanına karşı çıkıyorlar. Devletini savunan insanları devlete karşı geldi diyerek hükumet soruşturma açıyor. Bana da açıldı. Ama özellikle bu konuya ait ayrıntılı bir şekilde yer vereceğim .Düşüncelerimin kalan %15'ini de geçinmek için kullanıyorum. Ben hayatım boyunca paraya önem vermedim. Benim için hep bir araç oldu. O yüzden parasızlığa idmanlı bir Türk vatandaşıyım. Olduğu zaman hızlı tüketiyorum olmadığı zaman rutin hayatıma devam ediyorum. Belirli bir süre aşk  ilişkilerinden uzak kalmamın sebeplerinden üçüncüsü bu olsa da asıl nedeni artık insanları özellikle sevgili anlamındaki kişileri kaldıramıyorum. Neler yaşamışım ki artık bu olay bana itici geliyor, yapmacık geliyor. Belki de huzuru yalnızlıkta bulduğum için bu şekilde kendimi daha rahat ifade ediyorum. Bir şekilde yaşıyorum işte...

Aslında bu yazıma başlarken yazmak istediğim konu aklıma geldi. İşte insanın kendini bilmesi kadar huzur verici başka bir duygu daha yoktur. Kendim hakkında bir plan yaptığım zaman izlediğim yolu kendimi bildiğim için bilinçli olarak yaptığımda neler aklıma geleceği konusunda bilgi sahibi oluyorum. Ben aslında bu pazar günü ''Sonsuzluk''tan bahsetmek istiyorum. Sonsuz olma durumu, sonu ve sınırı olmayan gelecek zaman olarak tanımlandırılıyor. Sonsuzluk ile hiçlik arasında bir bağ var sanki. Hayatımda ve yaşamış olduğum evrende sonsuza kadar devam edecek olan bir şey olduğu konusunda net bir cevap veremem. Canlılar var olduğu müddetçe inan sonsuz olabilir mesela. Her canlının kendi inancı vardır. İnançsızım diyen insanların bile inancı inansız olduğu inancıdır. Çünkü insanlar bir şeye inanma güdüsü içinde var olurlar. Benim sonsuz inancım ''iyilik'' eyleminde saklıdır. Çünkü kendim haricinde bir canlıya kötülük yapacak bir duygu bende yoktur. Benim kendi doğrularım ancak ve ancak kendimi ilgilendirir başkalarına olan davranışlarımda temel felsefem iyilik olmuştur. Çünkü kendim haricinde bir kişiye zarar vermem benim kişiliğimin bozukluğunu göstermektedir. Otoriter biri olmadığım buradan anlaşılmaktadır.

Ben bu dünyaya ne yapmak için geldim acaba? Bunu zaman zaman kendime soruyorum. Ve aldığım cevapların genelinde kendimden şöyle bir yanıt alıyorum. Korumak zorunda olduğum bir insanlığım var. Korumak zorunda olduğum değerlerim var. Bir insan bence değerlerine sahip çıkabildiği kadar insandır. Biliyorum ki dünya gün geçtikçe daha kötü bir hal alıyor. İnsanlar artık kibirlerinden dolayı insanlıklarından çıkabiliyor. Bana göre kapitalizm insanoğlunun yaşamını paraya endekslemesi olayıdır. Bence bulunduğumuz yüzyıl yanı 21. yüzyılın en önemli sorunu durdurulması imkansız gibi görünen paraya tapma inancıdır. Bu arada şunu da belirtmek isterim ki, insanlar hangi yüzyılda olduğunu bile bilmiyor. Aslında araştırmadıkları için saçma sapan cevaplar veriyorlar. Kaçıncı yüzyıldayız dediğim zaman bana 2019'uncu yüzyıldayız dediklerinde onları bu kadar kolay hesaplanan bir matematiksel olayını hiç araştırmadan yani hangi yüzyılda olduğunu hakkında bırakın fikri olmaları bir yana kulaklarına giren olayla hayatlarını sürdüren insanların düşünce kalıplarını onlar cevap verirken görebilirsiniz. İçinde bulunduğumuz yılında ilk iki rakamına +1 eklediğimiz zaman hangi yüzyılda olduğumuzu çok basit bir şekilde anlarız. Örneğin içinde bulunduğumuz yıl 2019 bu rakamın ilk iki rakamı 20'dir. Buna +1 eklediğimiz zaman 20+1= 21. yüzyılda olduğumuzu anlarız. Ben bu hesaplamayı bir arkadaşıma yaptığımda bana 2020'de 22. yüzyıl mı oluyor demişti. Aslında sorun biri bir şey anlatırken onu dikkatli bir şekilde dinlemeyip, o bize anladın mı? dediği zaman biz anladık dediğimiz noktada kopuyor. Bu okuldayken bir zor bir şeydi. Anlamadım dediğiniz zaman sınıftaki arkadaşlar seni salak yerine koyup dalga geçmesi gibi. Bir şey anlatıldığı zaman anlamadığınız halde onu anladım derseniz diğer anlattıklarını da aynı şekilde anlamazsınız. Çünkü anlatılan şeyler genelde okulda birbirinin devamıdır. 2020'de 22. yüzyıl oluyor mu diye hemen bize aktarılan bilgileri teyit ettiğimizde ne demiştik. İçinde bulunduğumuz yılın ilk iki rakamına +1 eklediğimiz zaman içinde bulunduğumuz yüzyılı öğreniyorduk. 2020 yılının ilk iki rakamı 20'dir. Buna +1 eklediğimiz zaman 20+1=21 yine 21.yüzyılda olduğumuzu anlıyoruz. Buradan yola çıkarsak 22.yüzyılın ne zaman olduğunu şöyle de hesaplayabiliriz. İçinde bulunduğumuz yüzyılın ilk iki rakamına +1 eklediğimiz zaman 22 olacak. Yani 2100 yılına geldiğimizde bunun ilk iki rakamı 21+1 eklediğimiz zaman 22. yüzyıl olmuş olacaktır. Yüzyılları bir kenara bırakırsak bazen insanlar öyle bir hayat otobanında kendilerini kaybediyorlar ki içinde bulunduğu yüzyılı bırakın bana hangi yıldayız sorunu soranlar da oldukça fazladır. 

Sonuç olarak ''sonsuzluk'' diye bir şey vardır. Fakat sonsuza kadar sürecek olan bir şey hakkında net bir ifade edecek babayiğit yoktur. Tıpkı ''değişmeyen tek şey; değişimin kendisi gibidir'' sözü kadar net bir açıklamadır. Bir insanın sonsuzluğu ölümü ile yaşamı arasında kendisinin dahi bilemeyeceği bir zaman dilimidir. 



1 yorum:

  1. Teşekkürler hangi yüzyılda olduğunu hesaplamak için bende ufak bir yazı yazdım ama oldu mu olmadı mı karar veremedim. Acaba bir bakıp yorum yapabilir misiniz? Yüzyıl Nasıl Hesaplanır?

    YanıtlaSil

Pages